Olcay Nalbantoğlu

Tarih: 29.02.2024 10:25

SOL MUHALEFETİMİZİN ENCAMI ÜZERİNE – 1

Facebook Twitter Linked-in

Bülent Ecevit çizgisinin partide etkisinin hissedilmeye başladığı 1966–67’den bugüne kadarki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) tarihini şöyle okuyorum: Baykal’dan Önce () ve Baykal’dan Sonra (BS). : Ecevit etrafında oluşan ve kendilerini önce “ortanın solu”, daha sonra “demokratik sol” olarak tanımlayan kadro 1973 seçim bildirgesinden başlayarak, Türkiye’ye, 1930’ların planlı kalkınma dönemlerinden sonra ilk kez, o derece kapsamlı, tutarlı, dışa bağımlılıktan kurtarmaya yönelik toplumcu/halkçı bir kalkınma yolu çizdi. 1973 Seçim Bildirgesi (Ak Günlere) ile o bildirgede taahhüt edilen yol haritasının hayata geçirilmesi için yapılan Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1979–1983) budur. 1966–67’den 1973 Seçim Bildirgesi’ne kadar geçen süreçte demokratik sol çizgiye karşı oluşan parti içi muhalefete bir parantez açmak isterim: Önce Turhan Feyzioğlu liderliğinde oluşan ve 1967’de, daha sonra Kemal Satır önderliğinde 1972’de CHP’den kopan parti içi sağ muhalefet hareketlerini, bugün gözlenen “parti içi muhalefet” hareketleri gibi değerlendirmeyi doğru bulmuyorum. O hareketler ideolojiyle ilkeler çerçevesinde davranan sağ muhalefetlerdi. BS’ki “parti içi muhalefet” hareketlerinin ilkesiz çıkar hizipleşmelerine benzemiyor.. ’ki demokratik sol harekete dönersek, IMF–DB’nın ve onlarla birlikte TÜSİAD’ın el ele vererek ülkeye giydirdiği 24 Ocak kararları diye bilinen deli gömleğini silah zoruyla uygulamaya koyan ve IV. Plan’a 1983’e kadar yaşama şansı tanımayan 12 Eylül 1980 darbesiyle şiddetle baskılandı. BS: Baykal’ın 1976 Kurultayında Bülent Ecevit’e karşı çıkışı ile başlatabiliriz dönemi. Yani diyebiliriz ki adıyla özdeşleşmiş olan “hizipçilik” ’ki CHP’nin bağrında filizlendi. CHP’siz 90’larda SHP’de Erdal İnönü’ye karşı da defalarca yenildikten sonra, 1992’de, CHP Genel Başkanı oldu Baykal. Baykal’ın 1980 sonrasında, halkçı ideolojiden yoksun, ilkesiz (ya da ilkesi kişisel/hizipsel ikbal olan) bu dönemini Erdal İnönü’nün şu gözlem ve teşhisinden daha duru anlatan tanım yok gibi gelir bana: “CHP’den gelen bir hizipti bu.. Ben … ‘arkadaş grubu’ falan diyordum. Arkadaş grubu olduğu doğru da, o grubu, parti politikalarının üzerine çıkarıyorlar. O zaman da iş, arkadaşlıktan çıkıyor, birbirlerine bağlı bir çekirdek haline geliyor. Partiye egemen olmaya çalışıyorlar. … Hatta o çekirdek, sonunda partiye egemen olsa da karakterini değiştirmiyor, kendi grubundan başkasına olanak vermiyor. O bakımdan bir hastalık bu maalesef.. Ameliyattan başka da çare yok. …” (Can Dündar ile söyleşi, 4 Kasım 2009, milliyet.com.tr) (Ben koyulaştırdım) Kendi gitti, ama o gün bugündür bu siyasi davranış kalıbı kaldı yadigâr. O gün bugündür, CHP’de parti içi hiziplerin (“çekirdeklerin”) “kendi grubundan başkasına olanak vermeyen” erk çekişmeleri, Türkiye’ye tutarlı bir gelecek tasarımı sunma amacının, idealinin, ilkesinin önüne geçti. Hatta yok etti. Dolayısıyla, aday belirleme mekanizmalarında ve tarzlarında da ’nin siyasi ilke ve ideoloji ölçütleri değil, hastalıklı bir müphemlik hakim oldu. Buna iki örnek:

Bırakın tabandaki partili çoğunluğa karşı şeffaflığı, yıllardır CHP’nin Eskişehir’deki saygın yüzü olmuş bir büyükşehir başkanı için bile bilinmesi zor komisyonlar “mülakat yapıp”, “ahbap çavuşluk” veya “siyasi yakınlık” gibi ölçütlerle aday belirliyor demek. “Kurulan komisyon”, yapılan “mülakat”, “… Ağbaba … Öztrak …” veya “çok kalabalık değil.. 15 kişi..”, kerameti kendinden menkul ölçütlerle “yazmışlar” işte.. İşte tam bir Baykal klasiği!.. Halkçı devrimci bir ideolojinin damgasını taşıyan, tutarlı bir gelecek tasarımının inançlı savunucusu bir siyasal ve ideolojik kurumsal kimlik bu ahbap çavuş dehlizlerinde oluşamıyor.. Mevcut işleyişle çıksa çıksa, ülkenin sosyal ve ekonomik sorunlarının özüne dokunmayan, “sen nasıl bir çözüm getiriyorsun?” sorularına doyurucu cevaplar sunamayan, iktidar eleştirileri ile sınırlı bir muhalefet tarzı çıkıyor. İktidar elbet eleştirilmeli, teşhir edilmeli, ama hedefsiz, kimliksiz bir sözde “sol” muhalefetin oy gücü de yüzde 25’lerden daha yukarı çıkamıyor işte.. * * * BS’ki CHP’nin, meselelerin esasına dokunan bir gelecek tasarımı hiç mi kalmadı? Ecevit dönemi demokratik sol hareket kapsamlı, tutarlı, ülkeyi dışa bağımlılıktan kurtarmaya yönelik toplumcu/halkçı bir kalkınma yolu çizdi de Baykal çizmedi mi? Çizmedi! Söylem olarak biraz gelişi güzel serpiştirerek de olsa devir aldı: BS’nın Çağdaş Türkiye İçin Değişim–2008 Programı. Eklektik bir tarzla ve biraz sulandırarak kaleme alınmış olsa da, Ecevit döneminin Ak Günlere ve IV.BYKP’ındaki esasa (döviz borcu gelmeden çarkını çeviremeyen, hep dış açık yaratan sanayi yapımıza; halkı barınma hakkından sanayiyi kamu kaynağından mahrum eden arsa rantına; tarım üreticisini gıda tekellerinin insafına terk eden tarımsal düzene) dönük siyasi taahhütleri bu programda da serpiştirilmiş. Fakat BS “kurmaylar”, o kadar yüzeysel ki, o esasa dokunan serpintileri de fark etme zahmeti göstermiyor.. En tepede, dar komisyonların kerameti kendinden menkul “mülakatları” ancak bu kadarını yaratabiliyor demek.. Aslına bakılırsa CHP Tüzüğü üyeleri “Partinin … programını … her olanaktan yararlanarak yurttaşlara duyurmakla görevli..” kılar. Ama “kurmaylar”  Tüzüğün onlara yüklediği bu görevi umursuyor mu? Üst yönetici ve sözcülerinin, CHP Programının esasa dokunan ilke ve taahhütlerine ilgisini ve ilgisizliğini somut tezahürleri ile sonraki yazılarda inceleyeceğiz. Şimdilik programın bir görselini sunalım, belki unutmuşlardır.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —