Tarih: 12.01.2022 22:57

Sol ve Sokak

Facebook Twitter Linked-in

Tayyip Erdoğan'ın 'Sokağa çıkacaklarmış, ya siz 15 Temmuz'u görmediniz mi' açıklaması sonrasında CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun 'Bizim kitabımızda sokağa çıkmak yok. Ama haksızlığa uğrayan herkesin hakkını arayacağız. Demokratik yollardan arayacağız' sözleri, yandaş medyada beğenilmiş. Böyle yaptığı için Kılıçdaroğlu pısırık değil, sorumlu davranıyormuş. Erdoğan’ın tehdidi ve Kılıçdaroğlu’nun alttan alışı 2022’de bu ikilinin ilişkileri açısından nasıl geçeceğinin bir işareti.

Sokağa çıkmadan hak arayacakmış? Peki bu nasıl olacak? Medya ele geçirilmiş konuşacak kürsü bulamıyorsun. Mecliste çoğunluk oylarıyla konuşmanı kısıtlamayı başarıyorlar. Yani hem bir şey söylemiyorsun; hem de, söylesen de dinleyen yok.

O zaman Kemal Beye soruyoruz; siz 12 yıldır hangi haksızlığa uğrayan kişinin hakkını savundunuz?  Ya da siz savunduğunuz için haklarını almış olan birileri var mı?

Kemal Bey bilmelidir ki, Hak güder omak,  her konuşmaya başlarken ben, ben demeden önce biz demeyi tercih etmekle olur.

Bunlar güzel masallar ancak artık kimseyi avutmuyor. Partinizde hakkınızdaki hoşnutsuzluk için ne düşünüyorsunuz? 

Öğrendiğimize göre seçim gerekçesiyle zamanı gelen kongreleri ileriye erteliyormuşsunuz. Peki, partiniz örnek alındığında bu davranışınız, en önemli hak olan seçme ve seçilme hakkını engellemek olmuyor mu?

Ülke, tek adam şovundan bıktı usandı. Peki sizinki ne oluyor? 

Yoksa siz de Erdoğan modasına uyup, ülke çapında olmasa da kendi dükkânınızdaki şovunuzu ilelebet sürdürmeye mi niyetlisiniz.

Diğer, etkisiz ama etkisizliğinin bile ayırdında olmayan DSP’nin başında işgalini sürdüren Önder Aksakal’a ne demeli. Parti organlarını, partinin yasası olan tüzüğünü hiçe sayarak, “kendini seçeneksiz görmeyen” DSP'nin, Ecevit’in kurup geliştirdiği demokratik tarzını ve her bir üyesinin sahip olduğu demokratik göreneklerini alt üst ediyor.

Önder Aksakal, son konuşmasında şöyle diyor:

“Bugün iktidarda bulunan AK Parti 2004 yılında Kıbrıs Rum Kesiminin AB’ye girmesine zemin hazırlamış olabilir ama sizin hayal ettiğiniz o Ege Denizinde 12 mil karasuları manzarasını çizecek bir ressam daha anasının karnından doğmadı. Hele hele Demokratik Sol Parti’nin var olduğu bir Türkiye’de böyle bir kararın alınması, ihtimal dahilinde bile değildir.”.

Önder Bey,  Yunanistan'a kafa tutuyorsun, Ancak kafa tutarken ulusal meselemiz olan Kıbrıs gibi bir konuda Kıbrıs  meselesinin 1 numaralı kişisi Bülent Ecevit'in adının anılmaması sesni rahatsız etmiyor. Buna ancak dense dense “sehte millilik” denir.

Hani bir türkü vardır; Drama’lı  Debreli Hasan için, bunu biraz uyarlarsak  “at martiniyi bre Aksakal! DSP hapishanesinde mahpus ettiğin dostların dinlesin!” diyerek bu palavraya ancak böyle cevap verebiliyoruz.

Ülkenin en büyük ve büyük olduğu ölçüde etkisiz ana muhalefet partisi başkanı Kılıçdaroğlu  “sokağa çıkmamayı doğru bulduğu için değil, gözü yemediği için sokağa çıkamıyor, zira halk Erdoğan’a olduğu kadar ona da tepkili.

Evet arkadaşlar, son 4 yıldır yaz kış demeden, son 2 yıldır Pandemiye aldırmadan, bu gerçekleri demokratik solculara ve halkımıza, basın bildirileri, açık hava ve kapalı salon toplantılarıyla anlatıyoruz.  Demokratik Sol Atılım olarak gerek zoom, gerekse bugün olduğu gibi yüz yüze bir araya geliyoruz.

Bir araya geliyoruz ve gelmeliyiz, zira bizi çeşitli bahanelerle bir araya gelmekten alıkoymaya çalışıyorlar.

Sendikalar, meslek örgütleri toplanıyor ve alınteriyle yaşamaya çalışan, işçiler, memurlar, çiftçiler GEÇİNEMİYORUZ diye alanları inletiyorlar.

Bir sol partinin ilk ve en önemli işi nedir, bu insanlarla birlikte olmak. Mücadeleye lafla temenniyle değil canla başla katılmak. Oysa biz ne görüyoruz:

Sokağa çıkmayı yasaklayan bir aslan sosyal demokrat.

Tek başına, Yunanistan’a meydan okuyan traji-komik sözüm ona bir genel başkan.

Şu unutulmamalıdır, sol emekten yana siyaset güder ve halk neredeyse ordadır. Fabrika’da, tarlada, sokakta.

Yurttaşların önceden haber vermeksizin toplanabilmelerini ve düşüncelerini açıklayabilmelerini olanaklı kılan Anayasa maddesine rağmen, kendini sol hatta - CHP’nin Sosyalist Enternasyonal  üyeliğine bakarak söylüyoruz- sosyalist sayan biri nasıl sokağı inkar eder.

Dünya’nın bütün başarılı solcu, devrimci, ilerici partileri sokaktan yani mücadeleden doğmuştur.

Bizzat Kılıçdaroğlu’nun başında bulunduğu parti milli mücadeleden, antiemperyalist bir devrimden doğmuş bir partidir.

Peki, sokakta hak aramayan bu parti. Bizzat kendine oy atan seçmenlerin sandıkta gasp edilen haklarını arıyor mu? Ne gezer…

CHP eski milletvekili ve parti avukat Atilla Kart  “Bir kez daha bilgilendiriyorum; 16 Nisan 2017 Anayasa Referandumunun iptali için AİHM’e götürdüğüm dava, CHP Yönetimi tarafından engellendi. Kamuoyunu doğru bilgilendirme adına bir kez daha hatırlatıyorum.” demişti. 

CHP yönetiminin CHP’nin önde gelen siyasetçilerinden ve her iddiasının arkasında duran Av. Atilla Kart’ın hukuk yoluyla  hak aramasına  kırmızı ışık yakmasını bir kenara bırakalım, şimdi de en can alıcı bir konuda ülkemizin hakkını arama girişimini engelliyor. (Gösteri ve yürüyüş hakkının Anayasal bir hak olduğunu birilerinin Kılıçdaroğlu'na söylemesi gerekir. )

İşte bu sorunlar, ülkemizde solda henüz doldurulmayan ciddi bir boşluk olduğunu gösteriyor. O nedenle Önder Aksakal’ın temsil ettiği DSP’nin bu haliyle boşluğu dolduramadığı 6 yıldır net bir şekilde ortaya çıktığına göre, DSP’nin bu boşluğu tekrar doldurması için Önder Aksakal’ı Genel Başkanlıktan indirmekten başka çare kalmamıştır.

Bu köprüden önceki son çıkıştır, iyi niyetle ya da başka bir nedenle böyle bir değişimin önünü kapatmak demokratik solcular için telafisi mümkün olmayan bir hata olacaktır.

CHP'ye gelince; Kemal Kılıçdaroğlu'nun başarıyla götürdüğü ittifaklar politikasındaki anlayışını parti içinde de sürdürmesi gerekir. Bunun için ilk elde parti içi demokrasisinin teminatı olan tüzüğe uygun olarak vakti gelen bütün kongrelerin yapılması gerekir. Bu arada Kılıçdaroğlu bu kongrelerde farklı anlayışların kendi listelerini oluşturup, kendi adaylarını desteklemesinin parti içi demokrasisinin bir tezahürü olduğunu unutmamalıdır. 

Daha da önemlisi, çeşitli nedenlerle parti dışına düşmüş partilileri tekrar partiye kazanmak için girişimlerde bulunmalıdır. Ekmellettin İhsanoğlu'nu Cumhurbaşkanlığı için aday olarak göstermeye cüret eden birinin, partinin en geniş birlikteliğini sağlamayı önüne koyacak kadar cesaretinin olması gerekir. 

Kılıçdaroğlu, Haklı ya da haksız CHP hakkında beslenen genel kanıya kulak kabartıp, partisinin etkisizliği yönündeki bu kanıyı değiştirmek için sadece kendisinin değil, komple  parti teşkilatının  cevvalliğiyle halkın içine girip onlara gerçek anlamda ana muhalefet partisinin ne olduğunu göstermelidir.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —